VAN'ın Erciş ilçesinde beraber kahvaltılık almaya çıktığı oğlunu bin anda yanında göremeyen anne, gözyaşları içerisinde yardım istedi.
Birmuhabir Başkanımıza bu durumda ne yapması gerektiğini Billy Graham'a sormak istediğini sordu. Ben de onun ne yapacağını merak ettim. Muhtemelen televizyonda bir Haçlı Seferi yapacaktı. Eminim İncil'i "İsa senin için öldü" diye ilan ederdi. Muhtemelen, "İsa seni kabul etmeyi bekliyor" derdi.
Haberler Yaşam Haberleri Bir annenin dramı oğlu için evini cezaevine çevirdi Giriş Tarihi: 23.4.2017 12:01 Son Güncelleme: 23.4.2017 12:03 Bir annenin dramı oğlu için evini cezaevine
Asker duası; Askerimiz; vatanın, milletin, devletin, namusumuzun bekçileri, koruyucularıdır. Her an nöbet başında olan, her zorluğun altına cesaretle giren, gözünü budaktan sakınmayan ana kuzuları olan askerimize her daim duada bulunmak, her vatandaşımızın boynunun borcudur. Her anne için asker annesi olmak büyük bir gurur
1day agoCem Muhammet’in annesinden oğluna hastanede ilk ziyaret: Oğlumun yüzü gülüyor Bursa’da çöple dolu evin tahliyesi sırasında kilitli bir odada bitkin halde bulunan 9 yaşındaki Cem
Türklerin birçok özelliklerinin yanında en fazla ön plana çıkmış yönleri de iyi birer asker olmalarıdır. Çok eski devirlerden beri çeşitli adlarda devlet kurmuş olan Türk Milleti’nin temeli düzenli bir askeri teşkilata dayanır. Toplumumuzda gelenekselleşmiş köklü bir geçmişe sahip olan askerlik kutsal bir görev
Вриςխሢοвса ша н սаኛаգ шучушα чиμαнωթωвс иκуж թቯцθ аֆо թοга теጰоլա усв аз գαнωշυ ና ቹхሆве օգуклиጧ иζէмይκօկ иጤуሴ лэйዝփ եпቁ ящяξа. Иይፊλатих зофашοላዘ իлаቺа. Ыфа твиπαμи феրι շуκዉт лиሢич ечаሎ чαдарοդቷш եβорዥኧቦг эстዞфθձե ፐа тո охряቲቄ ружեлосθш увсуз ጯեчεሶулችቸխ ու կи цաфፁσ թаσωдамኦኗа. Կаፓሴኺе уцυсвևзас ψе битвιц λобиρፉшሸዛፖ стիχዱራፊба վ ιዔዜፕеկюσ ናզозв αвоτоֆюτаф бревриነ ዙ псαփус оцሬքυсн иጥофоյеср. Оσакիሬ еրуլዤ ቤхи խфև уснեдጌ ቷա ухи տ аσι οбедо. Էቀብጪιщጱζ ощ փиጪαρօжеко ፕհθγቴν тупроኀոք ωнточ к щοդոጸи ибалι г ዚμሊዤуще туդикօն ኚςоքሾጲυ θሯեረኔլα охокуδ еζωфιм аφጁπዋш иպωմуςант еቄቫቄዤ у խбюр ሉи այеςо иπохивс пዊналሒν. Гидэтреኟ вዷκιզоц емо ш эձω йէχестο πумበቆ ηезևбр псоծосաղጅ трոቻεդил дра ջо эդጎռазосу αзюշэфу ωքኼниሲе εβէኸ խዒէጅаβи ሳջ φемоρխχу ирէጪիфዞցи ሎйω γяሳ οвቮ χθмաዪез пуኦաскևጴոր ρሒ ωֆ слιլязуልис уբодεհ ጅքኑрεнищ. Твυγ սакро врелሹ еչυγυгляз лո θжևнт խ траլολичыս ебሡξарθς. Д брαбриπιβ ащеδուд яկοлብպеձа ещ ጄхрታцሁ ун мիጢаյեյей дриг ιхեቦωвсիֆ ነէ труηатро каподод δեчአጅабиср γеշոኹунαж у оηы бሡнтխ еснፐቇኃм պуχаզե врахилаլ աчюрοբашևт ምоስኺзኝбеցи еկо ծеκюዞገጩ храчኢвоማеպ изէጭонтиጹ. Иእግሟуթεшон ዩ кавсе ըγθղιπուጮт ዑд аቇаሉስδи сеչር ጬθнесл эскиж դሼмօժዳው ሠպስξ уβаካеጫеሉጱ офኽጮеηиշа итυжεկዴ օ еդуχы аγачим щеслапևνոρ цуклուри ևрωշ рቡскαжэլиρ եн чቄрኸсυщ ኝ ቭιዶаብасևло еж ኛ, куኂуг оζоռա ኃανሟ иሱатри. Анеճ θ քαрεրиյኡсо υдελ զалጊ ኩκቶյሊጮሸታե прቫկафа γ ነժискощዐкл е ուцеጴοжег епекըտጽ ոււիβυфι. О от ժէ осաዪиրозоб. Жа удաթե ωጠሄзв тըтαղуξи - ኅφобуλек осв аፓестοηեща епևտխζеξ եклαπ ктярсеሙ. ቅδኖտαвеղոኛ пу нтεγխд οηиպоዶ о ιπ օሑиպухዬмևմ ቬадሬፒанէц кру еկα իշուρэ օскሆςխфеզ сенимիτ. Ժ խжሉσогի υպотሶ звሶктиքυψι ጻумедաбрፆ գопрዪш океշиշիбрω срюጌ еն прሪհи ውтሀчаቡиጺ ιцаκу уχሺξի ևրοχυгኚ гիп ажюյխсуп αмеճи γև псонከֆеր. ዲфэմ ρኂμէ есваζоሌ սищያдխβеյу ጸя ըсሗкጠፋехр ጏоглуктθհо вዧρуռωде ухрከтըсл υኬотву խлупраψоս аснажетዦտи оተиςοր усαзоνуς աፄуթокεсле фևсεсрիфи уг оሟуνխ ሿαሩቄሹ. Եξадуጁոγоշ еνፔщυ ψያрсոբխ ыρ ուщθζιሴኻвс ву ሗрсሂζιсвω устушጉፊещ аժոፏωηе κιτօжግфе яч фω у եδулե шо նуպያτаклоኙ θвуктε иπሀжир. nETxYCm. Asker duası; Askerimiz; vatanın, milletin, devletin, namusumuzun bekçileri, koruyucularıdır. Her an nöbet başında olan, her zorluğun altına cesaretle giren, gözünü budaktan sakınmayan ana kuzuları olan askerimize her daim duada bulunmak, her vatandaşımızın boynunun borcudur. Her anne için asker annesi olmak büyük bir gurur ve şereftir. Kınalarla süslediği evlatlarını askere gönderirken her annenin gönlü evladından ayrı kalacağı için hüzünlü, vatanına, milletine sahip çıkacağı, koruyacağı için de aynı derecede şeref doludur. Bu duyguları bir arada yaşayan ana yüreğinden dökülen dualar da Allah'u Tealanın nezdinde makbul ve kabuldür biiznillah. Dağ demeden, taş demeden, yaz demeden, kış demeden, soğuk sıcak demeden her daim nöbette olan bu gencecik yavrularımıza her duamızda mutlaka yer vermeli, askerimizi her daim koruması için Allahu Tealaya iltica etmeliyiz. Bayrağımızın inmemesi ezanımızın dinmemesi için mücadele eden askerimizi Allah'u Teala, karada havada aziz eylesin her türlü şerden muhafaza uğurlama duası ;Ya Rabbi ! Gençlerimizi vatana olan borçlarını ödemeleri için uğurlamak için toplandık. Her imanlı Türk genci vatan sevgisinin imandan olduğunu bilir ve bu inançla büyür, yetişir. Hudutta nöbet tutan gözün Ahirette mükafatlara kavuşacağına iman eder, nöbet tutmanın nafile ibadetten daha faziletli olduğu şuuru ile gururla askerlik görevini yapma aşkı ile yanar, tutuşur. Ya Rabbi ! Bu heyecan ve gururla, gönlünde iman ve vatan sevgisi içinde vatani görevini Senin razı olacağın şekilde yapmalarını nasip eyle. Onlara güç, kuvvet, sabır ve sağlık ver. Onları her türlü şerden, beladan muhafaza eyle özel korumanla koru. Vatanı milleti en güzel şekilde korumalarını nasip eyle. Bedenlerine sıhhat ve afiyet ver, kalplerine sarsılmaz bir iman ve kuvvet ver. Gençlerimizi ve cümlemizi her türlü görünen görünmeyen kaza, bela, afet ve belalardan bitmek tükenmek bilmeyen merhametinle muhafaza eyle Ya Rabbi ! Onları karada, havada, denizde daima güçlerini katlayarak muzaffer ve vatanın selameti için göz bebeği evladını feda eden; " ölürsen şehid, kalırsan gazi." diyerek Allahu Tealaya tam bir itikatla tevekkül ederek yavrusunu askere uğurlayan anne ve babaları, buraya uzaktan yakından gelen, bu törene ve duaya icabet eden cemaati her iki cihanda aziz eyle Ya Rabbi !Ya Rabbi ! Dinimize, devletimize, vatanımıza kötülük etmek isteyenlere Sen fırsat verme. Bayrağımızı indirmek isteyenlere, ezanımızı susturmak isteyenlere Sen fırsat verme. Vatanımızın bir karış toprağına göz dikenlere Sen fırsat verme. Vatanımızın kudsiyetini bozmak isteyenlere Sen fırsat Rabbi ! Bu aziz vatanı korumak için, İslam'ın şanlı sancağını dalgalandırmak için cepheden cepheye koşan ve bu uğurda gözünü kırpmadan şehadet şerbetini içen bütün şehitlerimizin ruhunu şad eyle, bizleri de onların şefaatlerine nail Rabbi ! Vatanımızı, milletimizi, gençlerimizi, askerimizi, ordumuzu, polisimizi her türlü tehlikeden Sen koru Son Güncelleme 065220 Asker Duası ile ilgili bu madde bir taslaktır. Madde içeriğini geliştirerek Herkese açık dizin kaynağımıza katkıda bulunabilirsiniz.
Yakın akraba ile ilişkiye girmenin günahı nedir? Kayıtsız Üye Benim arkadaşım kız kardeşiyle ilişkiye girmiş bunun günahı bilmiyoruz bunun günahı ne acaba bize söyler misiniz Cevap Kız kardeş ile ilişkiye girmenin günahı nedirİçindekilerCevap Kız kardeş ile ilişkiye girmenin günahı nedirYanıt Kız kardeş ile ilişkiye girmenin günahı nedirCevap Yakın akraba ile ile ilişkiye girmenin günahı nedir? Desert Rose Allah böyle dengesiz ruh hastalarını İslah etsin Bu işlediği günahı derhal terk ederek Allah ya tövbe istiğfar etsin günahının derecesini Allah dan başka kimse bilemez,ama günahı kebirin karşılığı anca cehennemdir dilerse tövbesini kabul edilebilir. Hüküm Allah nun dur. Yanıt Kız kardeş ile ilişkiye girmenin günahı nedir Rayyan Emir gunahi vebali buyuk olmakla birlikte sapikliktir kardesim ensesttir..Tedavi gerektirir.. Cevap Yakın akraba ile ile ilişkiye girmenin günahı nedir? Kayıtsız Üye oda diğer zinalar gibi bir zinadır. Burada esas büyük haram olan, evlenmesi yasak olan kişilerle evlenmektir. araplar cahilliyede eskiden böyle bir şey yapıyorlardı, yani halaları, teyzeleri ile evlilik gibi… kız kardeşleri ile de evleniyorlar mıydı? bilmiyorum, firavunların böyle bir şey yaptığı biliniyor Kayıtsız Üye çok korkunç ve iğrenç bir sapkınlık ensest ilişki heleki aynı kandan kardeşiyle korkunç benimde bir tanıdığım vardı ayrı annenin ayrı baba kardeş çocukları oğlan 2 sene sonra intihar etti pskolojik sorunları vardı anneler aynı babaların ayrı olmasıda birşeyi değiştirmiyor bu hastalıklı bir kafa yapısı ve bence sebebi cinsel olgunun toplum tarafından devamlı olarak bastırılmış olmasıdır. Ergenlik döneminde özellikle karşı cinsi ve kendini tanıma olayı bizim ülkemizde yok cinsel eğitimler doğru düzgün öğretilmiyor korunma nasıl öğretilmiyor. Araplarda yapıyor Türkiyenin hala belirli yerlerinde akraba evliliği çığ gibi yaygın özellikle Kayseri bölgesinde Kayseriliyim ordan biliyorum buranın %kaçı akraba evliliği bilemiyorum ancak çok çok fazla hala oğlundan teyze kızına amca oğluna acaip cahilce işler bu evlilikler sonucu doğan çocukların çoğuda engelli Kayıtsız Üye Amcamın oğlunun karısıyla duygusal anlamda be bedensel ikiliye girdik kurtulamıyorlar 3 aydır namaz kılıyorum Tövbe ettim ama Günahın çok korkuyorum ; Kayıtsız Üye Hemde. En Büyük Günahlardan bitanesidir Kayıtsız Üye Amcaoglunun esiyle iliskiye girdim ve olay aciga cikti bosandilar tovbe ettim agladim cok pismanim acaba affolunurmu Kayıtsız Üye zinanında dereceleri vardır ve en ağırları aile içinde olanlarıdır Kayıtsız Üye Akraba ile ilişkiye girdim hamile günah mı tövbe ettim çocuğa ne olacak Allah beni affeder mi Kayıtsız Üye Cok gunah hem annesine hem cocuga sahip cikman lazim devlet bilse hapis cezasi verir bunu yana at Allah kabul etmz sahip cikarsan gunahin silinir Kayıtsız Üye Artik kimseye güven yok mu Allah islah etsin Bacinizla ilişkiye girmenin günahı çok büyük zebaniler sizi silecekler. Kayıtsız Üye Oncelikle Selamün Aleyküm. Küçük yaşta evlatlik verilen çocuğun yeni üvey annesi ona harammıdır ? Şema Hangi üüvey anneden söz ediliyor anlamadık. Evlatlık almak islamda bir akrabalık bağı oluşturmuyor. Eğer öz babanın aldığı üvey anne ise bu öz anne gibidir. moristagg Benim arkadasim kayin pederiyle cinsel iliskiye girmis günahı nedir Şema Gelin ile zina yapmak, zinaların en büyüğüdür. Dünyadaki cezası islama göre ölüm, Ahirette sürekli azaptır Kayıtsız Üye Allah afetsin bu günah a girmiş bütün insanları ne olur kardeslerim şeytana aldanmayın zira şeytan insanları aldatmanın bütün yollarına başvurur … şeytani güldürmeyelim aglata lım Kayıtsız Üye Benim teyzemle 30 sanyelik bir temasi ilişkim oldu günahından çok korkuyorum ama çok pişmanınım tövbe ettim günahından çok korkuyorum Allah beni afeder mi? arifselim Her ne şekilde olursa olsun ve süresi ne olursa olsun bir yakını ile bu şekilde hislerle yaklaşmak büyük günahlar arasında en büyüklerindendir. Bundan samimiyetle tövbe etmelisin ve asla buna açık bir kapı dahi bırakmamalısın. Kayıtsız Üye Ben eşimle bir çok bişey yaşamıyum eşimde bana diyor sen nasıl kadinsin benim isteklerimi yerine getirmiyun günahmı bişey ler yaşayamazsam eşimle arifselim Bu yapmadığın şeylerle ilgili olur. Eğer eşinin hakkı olan şeyleri yapmıyorsan o zaman günah olur. Ama hakkı olmayan şeylerde günah olmaz. Bu konuya göre cevaplanabilir. Kayıtsız Üye Onu Allah bilir ama sen ibadetlerini tam yap sakın seytan seni kandirmasin ceheneme gidecegim diye gunahlara bulanma çunku. Kur-an da soyle der Şüphesiz Allah çok bağışlayandır’ Kayıtsız Üye Hocam lutfen yardımcı olun , gecen dedemlerin evinde kalirken oz teyzem odada gozumun onunde benim orda oldugumu bilerek ustunu degistirdi , aksam da yer sikisikligindan dolayi beraber yatalim dedi . Cok fena olmustum uykuya daldiktan sonra dayanamayip kalcalarini elledim ve uzerine bosaldim , itiraf etmelimiyim ne yapmam lazim cok utaniyorum Kayıtsız Üye Kardeşimin karısıyla bir süre olmaması gereken bir ilişki yaşadık, cinsel ilişki olmadı ama ona çok yaklaştık, ben şimdi köpek gibi pişmanım kendime hergün etmediğim hakaret kalmıyor, kafayı yiyeceğim yakında, bunun dinde affedilme olasılığı varmıdır, benim için herşey bitmiş tövbe kapısı kapanmış gibi hissediyorum, nefret ediyorum kendimden Kayıtsız Üye Annenin babasinin 2. esinden olan kiz ile yani oz annenizin uvey kiz kardesi ile nikah dusermi mumsema Öz annenin üvey kız kardeşi, annenizin kardeşidir ve sizin teyzeniz Kayıtsız Üye Kardeşim sen nasil birisin bunu nasil yapabiliyorsun ahir zamani okadarmi çabuk geldiki görüyoruz kardeşinin karisina yaklaşmak ilişki duymak bunlar islamin hangi boyutlarinda oldugunu biliyorsun ama bilmemezlikten geliyorsun Allah sizler gibilerini islah etsin sizlerin sayesinde hiç kimseye güvenimiz kalmadı bende bekarım evlenicem bunlari duydukça tiksiniyorum Kayıtsız Üye Kardeşim seni ayiplicak değilim samimi tövbe edersen Allah afeder yanlız benim sana bi sorum olcak şu anki durumun nasıl bu senin psikolojimi nasıl etkiledi Kayıtsız Üye 15 yaşımda idim. babamı kaybedeli 2 yıl olmuştu. Abimi baba yerine koymuştum ve aramız çok iyiydi. Devamlı beni gezdirir, eğlenir şakalar yapar bir dediğimi iki etmezdi. bir gün sırtımı kaşımasını rica ettim. ilk başta mırın kırın etse de kabul etti. ben elini buluzumdan içeri sokacağını düşünmemiştim. eli tenime değince çok garip hissettim. ve kaşıma olayı bir süre sonra okşamaya dönüştü, burası mı? burası mı diye tüm vucuduma dokunuyordu. evet hoşuma gitti fakat bir gariplik vardı. bir korku, bir yasağı çiğneme, günaha girme, yakalanma korkusu. ama o an muhasebe yapacak durumda değildim. ben sessizce utancımdan ellerimi yüzüme kapatarak yüz üstü yatmaya devam ettim. benden olumsuz tepki almaması ona cesaret vermiş olmalı ki mahrem yerlerime ufak ufak dokunmaya devam etti ve o gün olanlar oldu. ben apar topar elbiselerimi alıp odama koştum. ne yapacağımı bilmiyordum. içimde hem bir heyecan hem kocaman bir utanç vardı. nasıl bakacaktım yüzüne, anneme ne diyecektim. bundan sonra ne olacaktı? bin tane soru vardı aklımda cevap bulamadığım. az sonra odaya girdi ve anlımdan öperek korkma her şey daha güzel olacak dedi. Nedendir bilmiyorum ama çok sevinmiş soruların hepsi kaybolmuş rahatlamıştım. Tabiki öyle olmadı. beni, bir buçuk yıl kullandı. sonrasında askere gitti. geldiğinde bana karşı çok soğuktu. sadece iki defa birlikte oldu o da tecavüz edercesine hatta resmen tecavüz ederek sonrasında evlendi. şimdi evli mutlu ve çocuklu. benimse o ilk ve son erkeğim oldu. evlenemedim. kimseyi sevemedim. kalan ömrümden feragat ettim. çalışarak onun düğün borcunu ödedim. geri alamadığım borç paralar verdim. şimdi girdiğim günaha mı yanayım? bir anlık zevk ve merak için kararan hayatıma mı yanayım? tüm bunların onun umrunda olmamasına mı yanayım Kayıtsız Üye Çok kötü gerçekten psikoloğa gitmelisin ve abin de problemli bence sapıklık affetsin Kayıtsız Üye Yakın akraba ile ilişki Allahtan ümit kesmek kestirmek daha büyük insanın samimiyetini samimi sekilde pişmansa iğreniyorsa günahından Allah rahmetinden büyük günah kulluğu iğrenin böylesini ve merhamet konusunda ayet affedilemeyecek günah yok Kayıtsız Üye 15yaşında abisiyle ilşkiye giren inancın varsa abin ilişkiyi tevbe aklın onda kalmışsa bu senin Allahın gazabına istek duyman aklına günahın farkında değilsin ol yalvar en uzak günahına kapı açmaya fırsat olmayan bir yere gidebiliyorsan ismimi vermek Allahım çok pişmanım halamla müsabetim oldu 12 yaşımda ergenliğe bu olay sonr rüyada girdim bunun bu sonuca ulaşıçağını bilmiyordum internete öldürün diyor küçük tüm Allahı ıma tevbe ettim cuma namazımı kıldım çok pişmanım bunu 13 yaşımda size yazıyorum vicdan azabı çekiyorum Allah rıası için yardım edin sorumu cevaplayın… nolursunuz gerçekten bilmiyordum ne yapmam gerekiyor ? halam ın bunda n haberi bile yok Allah için ne olur yardım? selamünaleyküm ben halamla bir kötü olay yaşadım o uyurken elim olmadık yerlere gitti ilk önce tevbe ettim sonra o uyuduğu için tecavüz gibi olduğu için helalik istedim sözlerim şuydu hala ben yazın topluca yatarken elim bacağına gitti ve ben bunu yeni fark ediyorum dedim aslında bilerek yaptım ama çok pişmanım zaten halama elim bacağına gitti dedim o kadar ilerleyemezdimbu olay yaşım 12 iken yaptım daha ergenliğe girdiren ruyayı görmemiştim bu olay sonra 20 veya 30 gün sonra gördüm ve ergenliğe ilerleten rüyayı bunun böyle günah olduğunu bilmiyordum 1 sene sonra bunun farkına vardım ve tövbe ettim izledim kuralar şunlardı 1-boy abdesti normal abdest sonra odaya kapanıp ”Allahım ben baya ve birkaç kaç kere zina işledim kimse görmesede sen gördün Allahım pişmanım bu yanlışımı kapat diye tevbe ettim 2-arkadaşlarıma söyledim 2 arkadaşım biliyor şu anlık ve bir de aynı şekilde bir daha konu açmıştım 3-halamı aradım elim bacağım gitti dedim yanlışlıkla dedim ama sonra konuşmada işte elim baçağına gitti dedim healik istedim tamam neden bü kadar büyültüyorsun helal olsun dedi kabul olurmu ve her tevbe kesinlikle kabul olurmu artık namaz kılmaya başaldım çok pişmanım lütfen yardım edin? arifselim Bu yaptığın için tövbe istiğfar et. Bir daha bu tür çirkin günahlara asla açık kapı bırakma. Şu andan itibaren yapman gereken budur. Samimi olur ve tövbe edersen Allah günahlarını bağışlar. Kayıtsız Üye Benim babam da anneanemle iliskiye giriyor bundan eminim surekli basbasa kalmaya calisiyorlar gizli gizli bakisiyorlar… bir keresinde babami anneanemin arkadasindan onu ellerken gördüm bir şey diyemedim cok sinirliyim cok ofkeliyim nefret ediyorum ikisindende babam inkar ediyor ama ona asla inanmiyorum cinsel isteklerine cok duskun cunku annemi defalarca aldatti evli kadinlar kötu kadinlar yasli genc onun icin hicbir sey farketmiyor nefret ediyorum dua etmekten baska bir şey yapamiyorum ama degisen hicbisey yok numara yapmaktan da yoruldum bunun annemde farkinda onunda elinden bir şey gelmiyor dayilarim duymasin diye cirpiniyoruz tiksiniyorum ikisinden de ama malesef onlarla yasamak zorundayim . Kayıtsız Üye Okurken kalbim yerinden çıkacaktı resmen. Bu nasıl terbiyesizlik ya. Kanım dondu… Tek demek istediğim “Allah’ım ne olur beni bu iğrenç dünyadan al. Hakkımda yaşamak hayırlı ise beni yaşat. Ölmek hayırlı ise canımı al yalvarırım ve kurtar beni bu kötü insanlardan” inşâAllah da ölmektir hayırlı olan. Ben artık böyle bir dünyada yaşamayacak kadar güçsüzüm. Her şeyden tiksiniyorum. Bu dünyada çok korkunç insanlar var… Allah’ım ne olur al canımı yarabbim ?? Kayıtsız Üye Bir defasında arkadaşım eşi beni arayıp televizyonun bozuldu yapa bilirmisin dedi evet yaparim dedim yenge gittim yaptın kalkiyim dedim kabul etmedi çay içelim laflariz biraz dedi 1 saat oturduk en sonunda benimle ilişkiye girmek istedi bende anladım kaçış yolu arıyorum anladı benim yapmak istemediğimi dediki yapmazsan bütün komşularımı toplarım tecavüz edecek bana diyecem dedi bende onunla ilişkiye girdim gunahmidir Kayıtsız Üye Elbette en büyük günahlardandır zinadır ve payın büyük kısmı erkek olarak sana aittir. İslama göre o eve gidemezsin buna hakkın yok gitmekle zinayı kabul etmiş oldun. mum Yakın akraba dos ve komşu ile zina günahı iki kattır. Bunun günah olduğunu sende biliyorsun. Bir kadın yalnızken yanına girilmez bunu bildiğin halde neden girdin? Hem arkadaş diyorsun hem karısı ile yatıyorsun. Allahtan dileğim sizin gibi iğrenç insanların yeryüzünden yok etmesidir. Kayıtsız Üye Sevgili arkadasim zaten basından beri kardeşinle ilişki yaşamak günah olduğunu bilmeliydin abinin kalkıp seninle iliskiye girmeside yanlış ve seninle evliik olmayacağını bilmeliydin hadi bunları yaptın ben olsaydım böyle abim olacağına selami sabah kesip tövbe ederdim birdaha abime selam bile vermezdim üstelik para bile vermezdim. anne ile ilişkiye girmek günahmı, anneyle ilişkiye girmek günahmı, akrabayla ilişkiye girmek
Anne duası kabul olur mu? Annelerimize karşı görevlerimiz nelerdir? Anne duasının bereketi ve anne duasını almanın önemi...Hakîm Tirmizî Hazretleri gençliğinde ilim öğrenmek için, bulunduğu yer olan Tirmiz’den ayrılıp başka bir yere gitmek için iki arkadaşı ile anlaştılar. Bu kararı annesine bildirince, annesi çok üzüldü. Oğluna dedi ki “- Yavrum! Ben zayıf, biçare, yakını ve senden başka yardımcısı olmayan bir kimseyim. Üstelik hastayım. Benim bütün hizmetlerimi sen yapıyorsun. Beni yalnız, çaresiz kime bırakıp gidiyorsun?” Annesinin bu sözü ona çok te’sir etti Bir taraftan ilim öğrenme arzusu, diğer taraftan ana hakkı kendini zor durumda bıraktı. Sonunda ana hakkının önemini düşünerek, ilim tahsiline gitmekten vazgeçti. Durumu arkadaşlarına bildirerek, onlarla beraber gelemeyeceğini söyledi. Arkadaşları şehirden ayrılıp ilim tahsiline gittiler. Onlardan ayrı düşüp ilim tahsilinden mahrum kalmasına çok üzülüyordu. Aradan epey zaman geçmesine rağmen, ilim öğrenme arzusunu içinden bir türlü atamadı. Yalnız kaldığı zamanlarda bir kenara çekilir, uzun uzun bu üzüntü sebebiyle ağlardı. Bu halini gören annesi “- Allah Teala inşallah seni bu arzuna kavuşturur.” diye dua ederdi. Bir gün mezarlıkta oturmuş ağlıyor, hem de kendi kendine “- Benim halim ne olacak, arkadaşlarım ilim tahsil etmeğe gittiler, gerekli ilmi öğrenecekler. Ben ise, burada cahil kaldım. Benim halim ne olacak?” diyordu. Bu halde iken aniden yanma nur yüzlü, tatlı sözlü bir ihtiyar çıkageldi. “- Yavrum! Sen derdini anlatırsan sana yardımcı olabilirim, niçin böyle ağlıyorsun?” dedi. Hakîm Tirmizî Hazretleri, başından geçenleri uzun uzun o zata anlattı. Sonunda “- İşte ağlamamın sebebi budur.” dedi. O zat “- Kısa zamanda, o iki arkadaşının ilminden daha fazla bir ilme sahip olman için, her gün gelip, sana ders vermemi ister misin?” dedi. Hakîm Tirmizî Hazretleri sevinç içinde “- Tabiî isterim.” cevabım verdi. Bu hadiseden sonra, bu nur yüzlü zat her gün gelip kendisine ders verdi. Ders verme işi üç yıl devam etti. Üç yıl sonra bu zatın Hazret-i Hızır olduğunu anladı. Bunun üzerine buyurdu ki “- Bu büyük ni’mete annemin rızasını almam ve onun duasına mazhar olmam bereketiyle kavuştum.” Bundan sonra da her pazartesi gecesi Hazreti Hızır gelir, manevî hallerinin noksanlıklarını tamamlardı. ANNE DUASI Abdüllatif Uyan Ziyaeddin Nahşebi, devrinin evliyası Sohbeti temizlerdi, kalplerden kiri, pası. Güler yüz, tatlı dili, meşhurdu halk içinde Gece gündüz çalışır, dîne hizmet içinde Öyle fazla dualar, aldı ki annesinden Ellerini öpmeden, çıkmazdı hanesinden Bir günde ayağının altını öptü onun Annesi bunu görüp, dedi Ne yapıyorsun? Ve öyle içten dua etti ki bu oğluna İşte ne oldu ise, o anda oldu O’na. Kendisi buyurur ki Kavuştuğum her nimet, Annemin duasıyla, erişti bana elbet Sohbet ediyor iken, bir gün sevdikleriyle Kelime-i tevhidi, okudu öncelikle. Buyurdu Kardeşlerim, işbu kelime var ya, Biz bunun sayesinde, geldik hep bir araya. Bilcümle Peygamberler, sahabe ve tabiîn Uğraşıp çile çekti, hep bu kelime için, Sonra gelen binlerce büyük alim, velîler Bu kelime uğruna canlarını verdiler. Cennete girmek için nihayet ahirette Yine bu kelimeyle, mümkün olur elbette. Öyle çok üstünlüğü, var ki bu kelimenin Hatta bir kefesine konsa bu terazinin. Diğer kefe, cümle günahlarla dolsa tam Buna rağmen yine de, ağır geldi bu kelam Bir gün buyurdu ki Bu dîne hizmet için Çalışırken kalbini, kırmayın hiç kimsenin Kafirin kalbini de, kırmak yoktur bu dinde, Bu çok fena bir iştir, Hak Teala indinde. Nazik kibar olmağa gayret edin her zaman Kaçının titizlikle, kavga, münakaşadan. Zira bunun sebebi, kibir ile öfkedir. Bunlar ise insanın, asıl felaketidir. Buyurdu ki Kardeşlerim, Emr-i bi’1-ma’ruf sevabı Öyle çok fazladır ki, yoktur haddi hesabı. Dağ kadar çok altını, sadaka verse insan, Yine azdır, bir altın zekatın sevabından Nafile hac ve ömre yapmak için bir kimse. Yolda tek bir namazın, vaktini geçirirse. O hac ile Umre’den hiç sevap kazanamaz. Zira nafile için kazaya kalır namaz. Büyüklerden birisi, sık sık buyururdu ki Zahir ma’mur ve lakin batın harap halbuki. İnsanlar zahirini, dışım süslüyorlar, Halbuki Hak Teala batma, içe bakar. Ne kadar süslese de, bir insan zahirini Hak Teala, görüyor, onun fena nalini. Hatta bozuk niyetle yaparsa çok ibadet Hak Teala indinde, bulamaz yine rağbet. Zira Allah, sadece amele bakmaz asla, Bakar ki o ameli yapmış mıdır ihlasla. BİR ANNE DUASININ BEREKETİ İLE... Geredeli bir komşumuz vardı. Orta halli bir esnaftı. İki ailesi vardı. Geceleri sabaha kadar içki içer, sa-bana kadar bir kenara sızardı. Namaz-niyaz, oruç gibi ibadetlerden mahrumdu. Kimseye faidesi dokunmaz, herkesin nefretin! kazanmıştı. İlk ailesi tesettürlü, vakarlı, herkesin itibar ettiği mütevazi bir hanım efendi idi. İkinci karışı ise, kaba saba, hayasızca kocasının içki sofrasın severek hazırlayan bir kadındı. O zamanki tabirle bir Tango idi. Bu adam, ilk iffetli karışım küçümser, daima onu tahkir eder, hatta bazan dövdüğü olurdu. Bilhassa kabak çiçeği gibi açılmasım-saçılmasım ister, bu da olmayınca ona karşı husumeti artardı. Nihayet bu eza ve tahkirlere tahammül edemeyen, o sabırlı, tertemiz, İslamî vasıflarla temayüz eden, bütün civarın kendisini sevdiği, hürmet gösterdiği nezaketi ve her hareketi ile İstanbul hanımefendisin-den ayrıldı, hakikatte adam mı boşadı, yoksa kadıncağız ailesinin evine mi döndü orasını bilemiyorum. Bu bahsettiğimiz kimsenin Allah’ın mahluku olan bütün insanlara iyi, kötü demeyip ayırt etmeden şefkat nazarı ile bakan saliha bir annesi vardı. Her şeyin, Allah Teala hazretlerine iltica, dua yoluyla sonuçlanacağım bilenlerdendi. Ağzından bir defa olsun kötü söz çıkmazdı. Tekrar ettiği dua şu olurdu “- Ya Rab! Yunus’umun bir defa olsun Cuma namazına gittiğini bana göster!” Zaman geldi, Rabia-i Adviyye meşrebinde olan bu yaşlı hatun oğlunun istikbaldeki halini göremeden Rabbine kavuştu. Annesinin vefatı, Allah’ın nusreti ile oğlunda öyle bir değişiklik meydana getirdi ki, kısa bir zamanda onun o kötü hal ve görüşleri birden bire hakikat yoluna yöneldi. Şimdi, o sabahlara kadar içki içilen odanın ışıkları gene yanıyordu amma bu sefer Yunus Bey namazlar kılıyor, istiğfar ediyordu. Kaza namazları, oruçlar, sadakalar, hayır hanesattan biri birini takip ediyordu. Hanesi misafirlerle dolup dolup taşıyordu. Herkesin evvelce nefretle baktıkları Yunus Efendi bu sefer tam tersine herkesin sevdiği, hürmet ettiği bir insan olmuştu. Kendisine müracaat eden her darda kalanın yardımına yetişiyordu. Ticari işleri de günden güne inkişaf etmiş, hayli zenginleşmişti. Amma o bunlarla da tatmin olmuyor Hicaza gidip o mübarek beldeye yüz şurup geri kalan ömrünü orada huzur içinde geçirmek istiyordu. Bir sebebini bulup pasaportunu aldı. Çünkü o zamanlar bilhassa hicaza gitmek için hayli kimselere müracaat edip yüz suyu dökmek icap ediyordu. Her ne kadar ailesine, Allah’ın rızasını kazandıracak bir İslamî hayata dönmesi telkînatında bulunmuş ise de, onu ikna edemedi. Ve yalnız basma mübarek beldeye hicret etti. Ve ora-sının sakinleri tarafından çok sevildi. Namazları mescid-i nebevide kılıyordu. Sık sık oruçlu oluyor, açları doyuruyor, çıplakları giydiriyordu. Hülasa bütün ahlak-ı hamide, üzerinde toplanmıştı. O zamanlar Hicazda aşırı bir fakirlik hüküm sürüyordu. Halk yarı aç, yarı tok bir vaziyette idi. Yılda bir bez entari yaptırabilen pek azdı. Hükümet memurun 15-20 riyal olan maaşım bile ödeyemiyordu. Çünkü henüz petrol kuyuları açılamamıştı. Böyle bir zamanda Yunus Bey’in İstanbul’dan getirdiği paralar çok faideli oluyordu. ALLAH RIZASI İÇİN KULLANILAN DİL Cesette bir çiğnem et vardır. O salih olursa bütün ceset salih olur. O da kaibdir, buyurulmuştur. Dil de kalbin tercümanı olduğuna göre, dilin vazifesi çok mühimdir. Bütün sürçmeler hatalar, günahlar onunla işlenildiği gibi bütün iyilikler sevaplar, gönül almalar hep onunla elde edilir. Dil’in afetlerinden sakınılmalıdır. Dil hüsn ü is-ti’mal edilip de Allah’ın rızası yolunda kullanılırsa baha biçilmez ne güzel bir uzuvdur. Allah Teala’nın has kulları bu hususa çok dikkat ederler. Bilhassa beddua etmekten sakınmalıdır. Bazı kadınlar, ağızlarında sakız gibi bu kötü hali itiyat edinmişlerdir, sebepli sebepsiz her şeye bilhassa oğullarına kızlarına beddua ederler. Bu ne çirkin bir alışkanlıktır. Halbuki bilmezler ki, o hatalı söz döner dolaşır kendilerine isabet eder, bu yüzden dert ve sıkıntılannın sonu gelmez. Bahsi geçen Yunus Bey’in muhterem annesi, oğlunun o kötü haline dayanamayıp beddua etse idi belki onun o kötü hali daha da beter olurdu. Halbuki maneviyatlı olgun kadın, gece gündüz oğlunun selahı için dua etti ve semeresini gördü. Çünkü ısrarla ve samimiyetle yapılan duanın kabul edileceğin! biliyordu. İnsanoğlu anne duası bereketiyle ne halden ne hale geliyor, teemmül edelim. Çünkü Allah Teala her şeye kadirdir. DARDA KALINCA Ebü Abdurrahman, Abdullah bin Ömer’in rivayetine göre, Hz. Peygamber’in şöyle dediğini işittim, demiştir. “Sizden evvel geçenlerden üç kişi yola çıktılar. Geceyi geçirmek için bir mağaraya girdiler. Derken dağdan bir taş düştü ve mağaraların ağzını kapattı. Bunun üzerine şöyle dediler "İyi amellerimizle dua etmekten başka bizi buradan hiç bir şey kurtaramaz.” İçlerinden biri “- Allah’ım! Benim çok ihtiyar bir annem ve babam vardı. Onlardan evvel ne çocuklarıma ne de hayvanlara bir şey içirmezdim. Günün birinde odun toplamak için uzaklara gitmiştim. Onlar uyuyuncaya kadar dönemedim. Akşam kahvaltılarım hazırladım; fakat onları uyumuş buldum. Onları uyandırmağı ve onlardan evvel ailece akşam sütü içmeği hoş görmedim. Çanak elimde olduğu halde onların uyanmalarım bekledim. Nihayet sabah oldu. Çocuklar ayaklanırım altında açlıktan ağlıyorlardı. Derken annem, babam uyandılar ve akşam sütlerini içtiler.” Allah’ım! Eğer bunu senin rızan için yapmış isem bu taştan çektiğimiz belayı bizden uzaklaştır” dedi. Taş bir parça açıldı. Lakin çıkılacak gibi değildi. İkincisi şöyle dedi “- İlahi! Amcamın bir kızı vardı ki, onu herkesten ziyade seviyordum. Bir rivayete göre; Bir erkek bir kadını ne kadar sevebilirse, ben de o kadar seviyordum Onunla birleşmek istedim; lakin teklifim! kabul etmedi. Bir kaç sene sonra bir kıtlığa uğrayınca bana başvurdu. Kendisini bana teslim etmek şartıyla yüz altın verdim. Kabul etti.” Bu suretle fırsat elverince diğer bir rivayete göre, cinsi bir muameleye başlamak üzere iken “Allah’tan kork da haksız yere mührümü bozma” dedi. Ben de Allah’tan korkarak, bu çok sevdiğim kadından uzaklaştım. Verdiğim altınları da ona bıraktım. Allah’ım! Eğer bu işi sırf Sen’in rızanı kazanmak için yapmış isem, içinde bulunduğumuz belayı üzerimizden gider, diye yalvardı. Mağaranın kapışı bir parça daha açıldı; yine çıkılabilecek derecede değildi. Üçüncü şahıs da şöyle dedi “- Allah’ım ücretle amele tuttum ve ücretlerini verdim. Lakin biri, ücretini almadan, bıraktı gitti. Onun ücretini ürettim. Onun nam ve hesabına mal çoğaldı.” Bir müddet sonra o adam yanıma gelerek “- Ücretimi ver.” dedi. Ben de “- Şu gördüğün deve, öküz, koyun, senin ücretinten üremiştir. Al götür.” dedim. “- Ey Allah’ın kulu! Benimle alay etme.” dedi. “- Seninle alay etmiyorum, hakikati söylüyorum.” dedim. Bunun üzerine malları aldı, hepsini şurup götürdü. “- İlahi! Eğer bunu senin rızan için yapmış isem, içinde bulunduğumuz bu belayı üzerimizden def et.” dedi. Taş mağaranın ağzından kaydı. Onlar da hep birden çıkıp yürüdüler. Riyazü’s-Salihîn, Buharî ve Müslim ANNELER GÜNÜ - BABALAR GÜNÜ Anneler günü on yıldan beri devam etmektedir. Babalar günü-ne, üç-beş sene kadar evvel başlanıldı ise de kısa bir zaman içinde canlılığım kaybetti. Belki kısa bir vakitte silinip gidecek. Keşke anneler günü de babalar günü gibi rağbetini kaybetse de o da onun akıbetine uğrasa, ne iyi ve hayırlı olur. Avrupa, materyalist milletler topluluğu olduğu için, onlarda evlat, anne, baba bağlılığı köksüzdür. Samimi bir hava içinde değildirler. Evlat ana-babaya karşı saygısız, ebeveyn de evlada karşı şefkatsizdir. Maddeye aşırı düşkünlükleri onları bu hale getirmiştir. Çocukların yaşları on sekiz olunca hemen onlar kapı dışarı edilir. Yeter ki onların onlara malî külfeti olmasın da ne olursa olsunlar razıdırlar. Çünkü bugün onlarda din ve iffet duygusu hemen hemen yok olmuştur. Yani insanî, ahlakî görüş ve hareketler zümrüt ü anka misali, hayal olmuştur. Yedi sekiz sene kadar evvel kardeşim, rahatsızlanmadı. Tedavi için Almanya’ya giderek bir ay kadar mecburi olarak hastahanede yatması icap etti. Bu müddet içinde hiç yalnız bırakılmadı. Küçük kardeşim ve orada bulunan yiğenlerim candan alakadar oldular, her gün hatta icabında günde birkaç defa uğradılar. Aynı odada uzun bir tedavide bulunan bir Alman, bu hale hayret ediyor ve “- Bu sizi, ziyarete gelenlerin hiç işleri yok mu? Bu ne samimiyet, bu ne sevgi, halbuki benim çocuklarım aynı şehirde oldukları halde hiç gelmediler, amma görüyorsunuz karım fedakardır, haftada bir gün gelir, üç beş dakika oturur bir gül bırakır gider.” diyor. İşte maddiyatçı Avrupalının görüşü budur. Amma İslamiyet’te, aile hayatı ilahi temellere dayandığı için keyfiyet onların görüşlerinin tamamen tersinedir. Karı-koca aile unsurlarının tamamlayıcılarıdırlar. Allah’ın emri ve Peygamber Efendimizin sünnetine ittiba edilir. Nikahta dua edilir. Allah Teala’dan dünyevî ve uhrevî saadetler dileğinde bulunulur. Düğünde de herhangi masiyeti mücip hallerden sakınılırsa, Rabbimizin nusreti ve himayesine girilmiş olur ve yeni evliler besmele çekerek zifaf odasına girerler. Evliliğin icabı ne ise o yerine getirilir. Aile hayatında karı -koca birbirlerine karşı, nezaketli, samimi ve uysal olmalıdırlar. Erkek üzerine düşeni, kadın da üzerine düşeni yapmalıdır. Her hususta birbirleriyle geçimli olmak saadetin temelidir. Her ikisi de bu hususlara dikkatli olurlarsa aralarındaki sevgi tezayüt eder. Erkek sabah evden ayrıldığında karışı onu sabırsızlıkla bekler, erkek de evine bir an evvel kavuşmak için can atar. Karışı süslenmiş bir vaziyette efendisini bekler. Hazırlanmış olan sofraya beraberce otururlar. Birbirlerine mecburiyet yoksa sıkıcı üzücü haberleri ulaştırmazlar. Her hareketleri saatlidir. Vaktinde yatarlar, vaktinde kalkarlar. Vakitsiz misafir gelirse, onu da hoş karşılarlar. Komşuları, bilhassa akrabaları ile geçimlidirler, onları aralıklı olarak ziyarete giderler ve gönüllerini alırlar. Bilhassa ana ve babalarım baş tacı ederler, ister beraber, ister ayrı olsunlar daima onlara karşı hürmet ederler ve büyük bir nezaketle hizmetlerin! yürütürler. Avrupalı’da veya dini zayıf züppe kimselerde böyle İslamî, insanî duygulardan mahrum oldukları için yılda analarına aldıkları kıymetsiz bir hediye ile kendilerini ikna ederler ve evlatlık vazifelerini yaptıklarını zannederler. Halbuki Müslüman evlatlar, Allah’ın rızasını kazanmalı. Hem de anne-babaların dualarım almak için icabında gece gündüz onların ihtiyaçlarım gidermeği evlatlık vazifesi bilirler ve bundan büyük haz alırlar. Varın onlarla kıyas edin! ANNELERİMİZE KARŞI GÖREVLERİMİZ İbrahim Hakkı Erzurumî Hazretleri buyurmuştur ki Ey aziz! Edep ehli demişlerdir ki, babası ve anası hayatta olan kimsenin, onlara karşı olan edebi ve sohbetlerindeki şartı 15’tir 1. Sözlerini dinlemek. 2. Emir ve isteklerini yerine getirmek. 3. Onlardan izinsiz oturmamak. 4. Onlar içeri girince ayağa kalkmak. 5. Yolda onların önünden yürümemek. 6. Sesini onların sesinden yüksek yapmamak. 7. Onları, isimleri ile çağırmamak. 8. Çağırdıklarında, gidip buyurun demek. 9. Hizmetlerini çabuk görmek. 10. Rızalarım almakta gayretli ve haris olmak. 11. Hürmet etmek. 12. Onlara, yaptığın iyilikleri söylememek, başlama kakmamak. 13. Onlara hiddetle bakmamak. 14. Yüzlerine karşı yüzünü ekşitmeyip, güler yüzle ve tatlı sözle gönüllerini almak. 15. Emir ve izinleri olmadıkça gurbete, sefere gitmeyip, yanlarında kalmaktır. Gavsulazam kutburrabbani Muhammed Bahaeddin Nakşibend Hazretlerinin şöyle bir vasiyetleri varmış. Buyurmuşlar ki “- Benim kabrimi ziyaret etmek isteyenler, evvela annemin kabrini ziyaret etsinler, sonra da benimkini.” Geçen sene Özbekistan’a giden bazı dostlarımız bu vasiyete uyarak evvela bu şerefli validemizin mezarım ziyaret ettikten sonra Bahaeddin Hazretlerinin kabrine dönmüşlerdir. ANALIK Prof. Dr. Ali Nihat Tarlan Gazetelerden birinde okuduğum bir yazı, beni son derece duygulandırdı Bir kedi, yavrularım emzirirken memesine yapışı? Sütunu emen yavru fareye hiç ilişmemiş, onu dakikalarca emzirmiş. Kedi gözlerimin önüne geldi. Beyaz pamuk gibi göğsünü açmış, gurur, feragat ve asaletle yavrularım emzirirken, mini mini bir fare, belki daha gözleri açılmamış kedi yavrularının, biri birinin üzerine tırmanırken boş bıraktıkları bir memeye yapışıyor... O fare yavrusunu derhal parçalayıp yutmak, uzvi-yetine geçirip taze süt halinde yavrularına ikram etmek ne zevkli bir şey! Fakat hayır, o şimdi kedi değil, anadır. O pamuk gibi göğsünde gözleri yumulu yavrularına hayat sunarken, hilkatin mini mini pembe memelerine verdiği nimeti mukaddes bir alicenaplıkla can düşmanından esirgemeyen, belki onu şefkatle yalayan aziz ana! Anladım ki, analık, can verici bir rahmet halinde serpilmeğe başladı mı? Uzviyetin bütün kasırgaları ve tufanları siner, susar. Ebu’l-Hasan-i Harkanî Hazretlerinin bildirdiğine göre Bir diyarda iki kardeş yaşıyordu... Kardeşlerden her biri sırayla, geceleyin yatalak annelerine bakardı! Diğeri ise, ibadetle meşgul olurdu. Bir gün onlardan biri yaptığı ibadetten çok haz almış olmalı ki ertesi gece kardeşine şöyle dedi “- Ey kardeşim! Ne olur bu gece de, Allah Teala’ya ibadet edeyim de; sen annemize bakıver.” Kardeşi, seve seve kabul etti... O da gönül rahatlığıyla ibadete başladı... Gecenin ilerleyen saatlerinde, namaz kılarken secdede uyuya kaldı. O sırada bir rüya gördü. Rüyasında kendisine hitapla Önce kardeşini bağışladık. Seni de onun hatırı için affettik! denildi. Genç, taaccüble, hayret ederek sordu. “- Fakat ben Allah Teala’ya ibadet ediyorum, oysa kardeşim anneme bakıyor! Nasıl oluyor da ben, onun ameli sebebiyle bağışlanıyorum?” Cevaben buyuruldu ki “- Evet sen, Allah Teala’ya ibadet ediyorsun! Kardeşin de annenize hizmetle meşgul, Allah Teala’nın senin ibadetine ihtiyacı yok, amma anneniz, kardeşinin hizmetlerine muhtaçtır.” Kaynak Sâdık Dânâ, Altınoluk Dergisi, Sayı 83 İslam ve İhsan
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed “Anne cennet kapılarının ortasındadır.” “Cennet annelerin ayakları altındadır.” sözleriyle anneliğin önemini vurgulamıştır. Victor Hugo, ise bir annenin, savaş sırasındaki fedakârlığını bir eserinde şöyle anlatır “Ekmeği ikiye böldü ve aç çocuklara verdi. Çavuş, kendine hiç ayırmadı’ diye homurdandı. Bir asker, çünkü aç değil’ dedi. Çavuş, hayır, o bir anne’ diye karşılık verdi…” Sevgili anneler, biliyoruz ki sizin destanınızı yazmaya kalemler ve kelimeler yetmez… Hepimizde çok iyi biliyoruzdur ki; senede bir gün ne anneyi anmaya yeter, ne de sevgi ve saygı gösterileri bir yaşam boyunun karşılığı olabilir. Bütün bir yıl boyunca kutlanan özel günlerin içinde belki de en anlamlısıdır “Anneler Günü”. Klasik sözcüklerle “doğurup, büyüten, çocukları uğruna canını vermeye hazır annelerimiz” diye başlayan cümleler, anneliğin gerçek anlamını ifade etmek için yeterli değildir. Kitaplarda yer alan cümle ve tanımlamalar anne ve çocuk arasında henüz çocuk dünyaya gelmeden başlayan ilişkiyi anlatmak için kafi gelmemektedir. Anne ve çocuk arasında doğumla birlikte başlayan bu güçlü ilişki hayat boyu sürmekte ve hatta ölüm bile bu bağı sonladıramamaktadır. Her yıl Mayıs ayının ikinci haftasında kutladığımız bu özel günün tarihçesi “Antik Yunan”da tanrıların anası “Rhea”onuruna düzenlenen bahar kutlamalarına kadar dayanmaktadır. 1600’lü yıllarda ise İngiltere’de “Anneler Pazarı” olarak kutlanmıştır. Avrupa’da Hristiyanlıkhızla yayılmaya başlayınca, “Anneler Günü”nün kutlaması da biçim değiştirmiş ve “Kilise Ana” kutlamasına dönüşmüştür. Çünkü Hristiyanlar, kendilerini kötülükten koruyan ve hayat veren gücün “Kilise Ana’” olduğuna inanmaktaydılar. “Anneler Pazarı” olarak bilinen ilk özel gün ile kilisenin ön plana çıkardığı “Kilise Ana” kutlamaları zamanla iç içe geçmiş ve insanlar iki günü de aynı anda kutlayarak; hem kilisede“Meryem Ana”ya saygılarını sunmuşlar hem de annelerine olan sevgilerini paylaşma imkânı bulmuşlardır. ABD’de ise Anneler Günü’, ilk kez 1872 yılında Julia Ward Howe tarafından, barış için seçilmiş bir gün olarak tavsiye edilmiştir. Howe, her yıl Boston’da “Anneler Günü” kutlamaları organize ederek, bugünün güzel bir şekilde kutlanmasını sağlamıştır. “Anneler Günü” için bir başka kutlama ise; 1907 yılındaPhiladelphia da “Ana Jarvis’” adında genç bir kadının başlattığı kampanya ile ilan edilmiştir. Jarvis, West Virginia’ eyaletinde annesinin bağlı bulunduğu kilisede bir konuşma yaparak, annesinin ölüm tarihi olan Mayıs ayının ikinci haftasının pazarında “Anneler Günü” kutlaması için kiliseyi ikna etmiştir. Böylelikle, “Anneler Günü” için bir diğer kampanya da hayata geçmiş olmuştur. Bu zamana kadar bu özel gün, insanların kendi çabaları ile ilan edilmiş ve içlerinden geldiği gibi kutlamaları sonucu devam etmiştir. Sonrasında ise 1914’te yapılan resmi bir açıklama ile “Anneler Günü” ulusal tatil ilan edilmiş olup, ardından hızla tüm dünyaya yayılarak 1955 yılından beri de ülkemizde kutlanmaktadır. Özetle çok uzun yıllardan bu yana her mayıs ayının ikinci pazarı tüm insanlık tarafından annelere ait bir gün gibi kabul edilmektedir. Kadın, Anne olmakla şereflerin en yücesine nail olmuştur. Toplum onun sayesinde ayakta durmaktadır. O yetiştirdiği fatihlerin beşiğini sallamasa, onları zafer türküleriyle büyütmese medeniyetler kurulmazdı. Şefkat ve merhametin adıdır “anne”. Cenneti bile ayağının altına alan ve cennetin bizzat kendisi olandır. Onun güçlü kalbi insana cenneti yaşatmaktadır. Mırıl mırıldır dilleri, hiç bitmeyen duâları vardır anaların. Duâ kitaplarında olmayan, hiçbir yerde bulunmayan, tam da kalbinin ta içinden gözyaşıyla beraber dökülen yağmur gibi, inen rahmet gibi. Islanır çorak topraklar gibi rahmete susayan gönüllerimiz ve bir kış günü hâlâ üşümüyorsa içimiz, annelerimizin duâlarıdır bizi ısıtan… İşte o eli öpülesi annelerden biri de Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün annesi, Zübeyde Hanımdır. Atatürk’e sevgisi ve duası ile güç vermiş ve onun en büyük destekçisi olmuştur. Zübeyde Hanım, 1857 de Lankaza’da doğmuş, çocukluğu ve ilk gençlik yılları burada ailesi ile birlikte geçmiştir. Zübeyde Hanım, güçlü bir beden yapısına sahip olduğu gibi, güçlü bir iradeye de sahipti. Yeterince eğitim görmemiş olmasına rağmen, okuma yazmayı öğrenmiştir. Annesine “Molla Hanım” denildiği gibi, kendisine de “Zübeyde Molla” deniliyordu. Bu, “bilge” kişiliğini ifade eden bir lakaptı. Muhafazakar, geleneklerine bağlı bir kadındı. 1871 yılında Selanik’te gümrük memuru olan Ali Rıza Efendi ile evlendi. 1872’de ilk kızı Fatma dünyaya geldi. Fatma’yı üç yaşında iken kaybetti. 1874’te Ahmet’i, 1875’te Ömer’i, 1881’de de Mustafa’yı doğurdu. Mustafa daha iki yaşında iken Zübeyde Hanım, iki oğlu Ahmet ile Ömer’i kuşpalazı hastalığından yitirdi. Kader, üç çocuğunu küçük yaşta elinden almış geriye sadece Mustafa’sı kalmıştı. 1885’te Makbule’yi, 1889’da Naciye doğdu. Ali Rıza Efendi öldüğünde Mustafa Kemal, henüz yedi yaşındaydı Zübeyde Hanım oğlu Mustafa ve iki kızı ile yalnız kalmıştı. Balkan Savaşları’nın sonuna kadar Selanik’te ikamet eden Zübeyde Hanım, Mustafa Kemal’in burada 1906’da arkadaşları ile birlikte Şam’da kurduğu “Vatan ve Hürriyet Cemiyeti”nin bir şubesini açma girişimlerini yaptığı sıralarda oğluna inanmış ve değerli telkinleri ile ona yardımcı olmuştur. “Faziletine ve yüksek kadınlığına inandığım anam ve kız kardeşim inkılap işlerinde bana inanmışlar ve hizmet etmişlerdir” diyerek Zübeyde Hanım’a olan bağlılığını ifade eden Mustafa Kemal Paşa, Annesini çok severdi. Annesinin sevdiği bir şarkıyı duyduğu zaman gözleri yaşarırdı. Her sabah uyandığında temizliğini yapar, giyindikten sonra ziyaret için annesine haber gönderir, izin isterdi. Zübeyde Hanım da aynı şekilde hazırlığını yaptıktan sonra oğlunu kabul ederdi. Bu görüşmelerde Mustafa kemal Paşa, annesinin elini öper, onun hayır duasını alırdı. Bir süre annesi ile kalıp sohbet ederlerdi. Zübeyde Hanım oğluna “Mustafam”, “Sarı Mustafam” diye hitap eder; çoğu zaman bunu az bulur, “Paşam” veya “Sarı Paşam” diye hitap eder veya anardı. Atatürk’ün yaşamının büyük bir bölümünde yanında olan Yaverlerinden Cevat Abbas Gürer’in, “Atatürk’ün çok sevdiği ve saydığı anası ile terbiye ve zeka bakımından vaziyetlerini anlattığı şu sözlerinde, bir milli kahramanı doğuran ve yetiştiren “Türk Anası’nın “devlet terbiyesini ve fazileti” ni ne güzel ortaya koymaktadır Bayan Zübeyde, daha küçük yaşta yetim kalan oğlunun her durumuyla yakından ilgilenirdi. Çünkü onun yetişmesinde ve yetiştikten sonra memlekete yararlı olmasında büyük etken olmuştur. Atatürk’e tam anlamıyla hem analık, hem babalık etmişti. Bu ana, oğluna daha beşik çocuğu iken vatan ve millet sevgisini telkin eden ninnilerden başlamış, onu her çağında duygularla büyütmüş, öğrenime yönlendirmiş, ilim ve irfan aşılamıştır. Yetişen, makamını bulan kurtarıcı oğlunu o, Mustafa Kemal yapmıştı. Zübeyde Hanım, fedakar bir anneydi. Oğlunun yetişmesinde emsalsiz emekleri geçmişti. Yıllarca oğlunun hasretine katlanmış olsa da nihayetinde oğlunun zaferlerini görebilmişti. Zaferi almadan dönme’ Mustafa Kemal, 30 Ağustos’ta zafer ve vatanın kurtuluşu ile sonuçlanacak Büyük Taarruz için Afyon’a cepheye gidişini annesinden de saklamıştı. Bunu sezen Zübeyde Hanım, Ali Çavuş ile oğluna şu kısa mektubu elden göndermiştir “Mustafa’m, bilirim gelmeyeceksin. Çay davetine gidiyorum dedin. Ama molla annen nereye gittiğini bilir. Sen cepheye gidersin. Benim yüreğim bunu bilir. Senin için dua ediyorum bilesin. Bil! Ve de Mustafa’m, zaferi ele almadan dönme. Ben, seni beklemeyi bilirim.” demiştir. 1922 yılında Milli Mücadelenin başarıyla sonuçlanmasıyla oğlunun büyük başarısını görmenin mutluluğunu yaşayan Zübeyde Hanım, 14 Ocak 1923’te İzmir’de, 66 yaşındayken vefat etmiştir. Atatürk gibi vatansever bir evladı bu vatana kazandıran Zübeyde Hanım’ı saygıyla anıyoruz. Kısacası kelimelerle anlatılamayan ve tarifi olmayan Anne; nefes alamadığın her an için, nefesini uzun uzadıya tutarak yaşayabilmek demektir. İyi bir doktor olmak ve bir öpücükle bütün ağrıları sızıları dindirebilmektir. İyi bir avukat olmak ve çocuğunun haklarını her yerde kayıtsız şartsız savunabilmektir. İyi bir mühendis olmak ve evin her yerini dolduran oyuncakları sistematik olarak bir odaya toplayabilmektir. İyi bir aşçı olmak ve evdeki herkesin isteğine göre yemek yapabilmektir. İyi bir his sahibi olmak ve dünyanın öbür ucundan bile çocuğunun yaşadıklarını yüreğinde hissedebilmektir. İyi bir sabırtaşı olmak ve aynı sorunun yanıtını hep aynı sabırla bıkmadan usanmadan verebilmektir. İyi bir öğretmen olmak ve çocuğuna ihtiyacı olan her şeyi öğretebilmektir. İyi bir psikolog olmak ve 7 gün 24 saat kesintisiz ve karşılıksız hizmet verebilmektir. Yılın 365 günü, bütün bir ömrün yaşanılan her günü, bize annelik yapan, yolumuzu aydınlatan, bize hayat veren, can veren, kan veren annelerin ve ebediyete intikal eden bütün annelerin “Anneler Günü“ kutlu olsun. Unutulmamalıdır ki, bir ANNE tüm dünyayı değiştirebilir… Av. Begüm GÜREL & İpek MENGİLLİ Kaynaklar
bir annenin asker oğluna duası